30 Nisan 2013 Salı

Müge SANDIKÇIOĞLU -Göçmen Ruh



İzmirli Düşler İzmirli Denemeler

"...Konu sizden bakire olarak çıkar, hayat kadını olarak geri gelir. Siz konuyu, tüm o kırılganlığınızla pamuklara sararsınız, o poposuna kadar yırtmaçlı, göbeğine kadar dekolteli olarak geri gelir. Siz naif bir müsamere sergilersiniz, o bir pavyon revüsü olarak geri gelir. Siz bir kaplumbağa Vosvos anlatırsınız, o size üstü açık bir Porsche olarak geri gelir. Siz çocuksuz gönderirsiniz, o beşiz doğurmuş olarak geri gelir. Siz Külkedisi dersiniz, o sokak kızı İrma anlar. İşte bir konuyu sulu götürüp susuz getirme yeteneğine sahip bazı özel insanlar vardır..."

Bu kitapta aslında kendi başıma oturup dedikodu yaptım. Yeri geldi iğneyi de, çuvaldızı da kendime batırdım, yeri geldi etrafa yönelttim. O yüzden bu kitapta;
Eleştiri de var, özeleştiri de...
Sevgi de var, üzüntü de...
Vuslat da var, hasret de...
Mizah da var, endişe de...

Bir ruhun insandan insana, kendinden kendine, kalpten beyne sürekli konan göçen halleri için kitabın sayfalarını okumaya başlayın. Arka kapakta fazla oyalanmayın. Zaten arka kapaklar bir kitabı ne kadar anlatabilir ki? Her kitap, yazarına bir şans vermeye değer. Siz okudukça, yanı başınızda oturduğumu hissedeceksiniz. Aynen ilk kitabım olan "Diş ile Düş Arasında"da olduğu gibi... Yine birlikteyiz.



Sevgili Müge'yi  İmza:kızın projesi sayesinde tanıdım.İzmirli yazarlar buluşmasında o kadar pozitif bir enerji yayıyordu ki etkisinde kalmamak mümkün değildi.O sıra kitaplarından haberim de yoktu haliyle.Sonrasında gelişen sanal ortam diyalogları ile beni takipçisi yaptı.Uzun günaydınnn 'ları , günaydınların içerikleri beni benden aldı :)
derken ; 
bir haber  Müge Sandıkçıoğlu'ndan ikinci kitap, hem de İzmir Kitap Fuarında imzalıyor ,kaçırır mıyım , oradaydım , kısacık bir kucaklaşma, kitaba kavuşma sevinci ve yazarını daha yakından tanıma hevesi ile ayrıldım oradan.Kİtabı da aynı heyecan ve istekle okudum.Müge, hem yazar,hem tiyatrocu,hem annesinin kuzusu,hem bir vatandaş,hem bir anne ..
KEndimden çok şey buldum, özeleştiri de yaptım.Gülümsedim en çok, etkilendim, öğrendim ! ve evet ben bir tavuk anneyim :D
yani çocuğuna nefes aldırmayan annegillerden sanırım , bu kitaptan sonra  dikkat edeceğim noktalar saptadım .Bu açıdan da çok teşekkür ediyorum kendisine.
Ne diyeyim ben çok zevk aldım..Sİz de okuyun öğrenin, bilgilenin,gülümseyin ;)

29 Nisan 2013 Pazartesi

Canan TAN - Hasret

Hasret en büyük esarettir

Gittin...
Bir yemin kaldı aramızda
Yarısı senin
Yarısı benim...

Hasret, izleri Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet öncesi döneme uzanan, gerçek yaşamdan alınmış kırık bir aşkın ve ömür boyu süren hasretin öyküsü.

Müslüman bir bey oğluyla bir Rum kızının tüm engellere rağmen filizlenen sevdası, önüne çıkan ne varsa yakıp yıkacak güçte bir kora dönüşür. Ancak ayrılık kaçınılmazdır.

Lozan Antlaşmasının öncesinde imzalanan Mübadele Sözleşmesi, bir buçuk milyona yakın insanı yerlerinden yurtlarından ederken, geride parçalanmış hayatlar, boynu bükük aşklar ve nesiller boyu sürecek hasret hikâyeleri bırakacaktır.

Tıpkı Tacettinle Patricianın hikâyesi gibi...

Yazarın Piraye ve Yüreğim Seni Çok Sevdi eserlerini okumuş , beğenmiş biri olarak daha seçiciydim sanırım.Bir arkadaşım okudu ve okumam için bana getirdiğinde tanıtımından etkilendim.Bir çırpıda okudum.
Kurgusu ve anlatımı hoş..Canan Tan okuyanlar bilir cümleler yalın dil akıcı ve tanıdıktır..
Mübadele yılları anlatılıyor kitapta, tanıtımında belirtildiği gibi imkansız bir aşk,  buna rağmen yaşananlar..
Yalnız benim eleştirim tarihe dayalı anlatımların çok tarih kitabı kıvamında ,sanki ansiklopedilerde karşılaştığımız tarz cümlelerle anlatılmış olmasıydı..
Bazı duygular okuyucuya daha çok aktarılabilse daha hoş olurdu..
Buna rağmen okurken Tacettin'e kızdıysam, Patricia 'ya of'lansam , Ares ile dertleştiysem , Ali'yi bağrıma basasım geldiyse ,bunun sebebi yine yazarın güzel anlatımı idi.


26 Nisan 2013 Cuma

Stefan ZWEIG - Satranç

Arka Kapak : 

New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine. Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanarak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir. Satranç tahtası ve taşları olmamasına rağmen, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle zihninden oynayarak kuramsal bir satranç ustası olup çıkar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi olur, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi yıldır eline satranç taşı almamış olsa da, Dr. B., gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu inanılmaz bir biçimde kazanır. Kendini olayın heyecanına kaptırarak maçın rövanşını oynamayı isteyince şaşırtıcı bir son bekler onu. Stefan Zweig'ın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı kısa, ama yoğun romanı, "Satranç", gerilimli kurgusu, kahramanının ruhsal gelgitlerinin incelikle işlendiği dokusuyla bir solukta okunuyor.
Yazar  kitabı   Brezilya'da sürgündeyken yazmış  ve  intiharından önce tamamlamış.. Kitabın kendisi kadar yazarın  gerçek yaşam hikayesi de ilgi çekici.Elinize aldığınız bu uzun öyküyü bitirmeden bırakamayacaksınız ;)

25 Nisan 2013 Perşembe

Murat Gülsoy -Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikayeler

Murat Gülsoy okumayı seviyorum.
Bu kitabını da sevdim .Kitap diğer hikayeler ile başlıyor.Alemlerin Sürekliliği ise ikinci bölüm. Kahramanımız bir yazar ..
Şu anda tüm yazacaklarımdan vazgeçtim, eğer yazarsam okumayı düşünen arkadaşlarıma  ihanet olabilirdi, çelme takma gibi bir durum..
Diğer hikayelerin kahramanları da yazarlardan oluşturuyor ve edebiyata göndermeler var .
Yazacaklarım boğazımda düğümlendi, parmaklarım klavyede boş boş geziyor gibi..
Kısaca okuyun ,seveceksiniz ;)